Zuhal'in Müzesi

28 Şubat 2011 Pazartesi

Portakal reçeli yapalım mı?


                                                      

Reçel dediğimiz şey ne kadar cici ne kadar şık ne kadar lezzetli birşey.

Kış aylarının vazgeçilmez meyvesi portakalı pek bir severim. Hele de yedikten sonra tabakta kalan kabuklarla oynamayı daha da çok severim. Elimden bırakamadığım kabukları minik minik doğrar dururdum can sıkıntısından. Meğer can sıkıntısı nelerin ortaya çıkmasına sebep oluyormuş.

Ben de böyle minik minik doğramalarımın ardından bir de farkettim ki bu minik parçacıklardan reçel yapılabiliyor.

                                                         
Hatta bu minik parçaları bir kavanozun içinde biraz toz şekerle harmanlayıp buzdolabında saklarsanız kekler için portakal aroması olarak kullanılabilir. Bu şekilde buzdolabında uzun süre korunabildiği için mevsimi dışında da portakallı kek yapabilirsiniz.

Yemek yapmak hakkında konuşmak ve yazmak pek haddim olmamakla birlikte paylaşmadan edemedim.

Eee ne dersiniz portakal reçeli yapalım mı?



resimler: http://www.designspongeonline.com/

23 Şubat 2011 Çarşamba

2013 Akdeniz Oyunları Mersin'de yapılacak.




2013 Akdeniz Oyunları Mersin'de gerçekleşecek.

Umuyorum ki Mersin, tüm bu süreçte hakettiği değeri görecek ve tanıtımını bol bol yapacak. Tarihiyle ve kültürüyle bir marka değeri taşıdığını kanıtlayacak.

Bol şans Mersin'e...

19 Şubat 2011 Cumartesi

Beyin Fırtınası: Olumlu düşün herşey çok güzel olsun

Ne düşünürsek o gerçekleşiyorsa yandım ben. Yine eyvah yine eyvah!...

Hep kötüyü düşünüyorum bu sıralar yine.

***

''Secret''ı okuyordum bir zamanlar, kitap bitmeden iş buldum. ''Allah allah... var birşey, çok arzulamıştım bir işim olsun diye, oldu bak, kitap da bunun nasıl olacağını öğretmiş demek ki bana'' diye düşündüğüm oldu ama tam anlamıyla kendimi hiç kaptıramadım şu pozitif düşünme işine. Olmuyor bir türlü.

Olumlu düşünmek için de idman gerekiyor. Psikolog ve benzeri bilumum işle uğraşanlar(kuantumcular, metafizikçiler,eş dost, akraba, köşedeki esnaf, bilmem hangi köşenin yazarı vs.) öyle diyor. Acaba öğrenebilir miyiz olumlu düşünerek hayattan zevk almayı???  Denemiyor değilim ne yalan söyleyeyim. Az biraz uğraşıyorum.

***
Şu an aklımdan neler geçtiğine dair bir fikriniz var mı? Yok tabi. Nasıl bir düşünce sistemim var ki benim tam ''Oh çok pozitif bakıyorum hayata, pek bir mutluyum şu sıralar'' derken bir anda herşey Veli Göçer'in evleri gibi yıkılıyor.

Aynı gün, aynı saat, hatta aynı dakika içerisinde herşeyin hem olumlusunu hem olumsuzunu, her türlü olasılığını, olasılıkların da olasılığını düşünüp dünyayı kendime zindan eden bir karmaşanın içindeyim ben. Bazen hayattaki yegane nedenim bu karmaşadan çıkmak olabiliyor.

Bugün bir internet sitesinde okuduğum bir haberde ''Biz Türkler olumsuz düşünmeye alıştırılıyor muyuz?'' diye sorgulanmış. Evet belki de öyle, bilemiyorum. Çocukluğumun analizini yapacak kadar uzman değilim. ama bildiğim birşey varsa olumlu düşünmek bana da hiç yaramadı bugüne kadar. Hayal kurmak korkutuyor beni onu anladım. Ya gerçekleşmezse, ya istediğim gibi olmazsa, ya benim için iyi olmazsa...Ve daha birçok benzeri cümle. 

Hay lanet olsun hepsine...Olumlu olumsuz herşeye...

***

Bu yazıyı yazalı epey olmuş, taslak olarak saklamışım. KAYDI YAYINLA tuşuna basıverdim. Kötü mü ettim?

12 Şubat 2011 Cumartesi

Folklorama (Türk Büyüsü)


Mersin Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnelenen Folklorama(Türk Büyüsü) adlı müzikli gösterinin uzun zamandır temsilleri devam ettiği halde daha 10 şubat akşamı gidebildim. İşyerinde birdenbire aklıma düştü ve ''bu akşamki temsili kaçırmamalıyız'' dedim. Çünkü bu ay içerisindeki son temsildi. İş sonrası için yorucu olsa da çok keyifliydi. Tekrar tekrar gitmek istiyorum. Opera sanatçılarının Anadolu türkülerine kattığı yorumu ve emeği bir daha dinlemek istiyorum. Herkese de ısrarla  tavsiye ediyorum.

Bahsi geçen Anadolu türküleri resimde listelenmiş. Hepimizin bildiği, her zaman keyifle dinlediği ve bizi hayatın bir yerinden mutlaka yakalayan türküler başarılı bir kolaj çalışmasıyla sahnelenmiş.

Türkülerin seçiminde çoksesliliğe, düetlere ve dansa uygun olmasına dikkat edilmiş. Aslında

Orkestra düzenlemesi Serdar Yalçın tarafından hazırlanan Türk Büyüsü'nün rejisörü Yaşar Esgin. Kostüm tasarımları Alev Tol'a, sahne tasarımı Seyhan Atamer'e, koreografisi ise Levent Güngör'e ait.
2 perdeden oluşan gösteride; Hicran Evşen (soprano), Pınar Olgun Güven (soprano), Gülçin Altaş (alto), Neslihan Ulaş (soprano), Gülten Berber (m.soprano), Nihan Çetin (m.soprano), Ziya Humar (tenor), Özkan Çavdaroğlu'nun (bas) sahne alıyor. İsimlerini anmadan geçmek istemem.


6 Şubat 2011 Pazar

eyvah eyvah 2


Yine çok güzeldi.

Tek kelimeyle harikaydı.

Bir filmden bu kadar mı keyif alınır. Bu kadar mı gerçek hissedilir izlediklerin. Hüseyin Badem karakteri gerçek olup benim yakınlarımda yaşasın istiyorum adeta.

Hatta çekerlerse üçüncüsünde ben de oynamak istiyorum :))

Israrla tavsiye edilir.



Yönetmen: Hakan Algül
Senaryo: Ata Demirer

Kırmızı örgü fular ve eldiven



Çok marifetli arkadaşım Rızkat'ın bazı çalışmalarından bahsettiğim oldu. Bu örme fular ve eldivenler ise annesi Emine Özkan'dan bana hediye. Çok marifetli olmanın yanısıra çok da zevkliler ikisi de.

Zevkli olmak, yakışanı bilmek beceriyi daha değerli kılıyor. Ben her türlü el emeğine çok büyük saygı duyarım. Ama zarif bir zevkle birleşmişse daha büyük keyif verir. Rızkat ve annesi bu tanıma çok güzel uyuyor.

Üç kuruş fazla olsun,  kırmızı olsun anlayışına sahip biri olduğumu bilerekten kırmızı simli iple örülmüş. Eldivenler parmaksız. Şimdi moda parmaklı eldivenin üstüne parmaksız süs eldiveni takmak. Bu şekilde kullanılabildiği gibi  tek olarak da kullanılabilir.



Bu zevkli çalışması ve emeği için Emine teyzeye çok çok teşekkür ediyorum, ellerine sağlık. Keyifle kullanacağım.