Evden kaçtım, salondayım...
Sıradan cumartesi...İşten yeni geldim. Gelmez olsaydım. Evin içinden tır geçmiş gibi. Bunu biz mi yaptık, iki kişi? Engin ağlamaklı yüzümü görünce ''ben salona geçiyorum, hiçbirşey görmek istemiyorum'' tepkime cevap bile vermeden elektrikli ısıtıcıyı getirip kurulacağım koltuğun dibine yerleştirdi.(Mersinde klimayla ısınıyoruz ve salonda klima yok. Evdeki iki adet elektrikli ısıtıcı nerde istersek orada emrimize amade.)
Bu evi kim düzene sokacak, zaten hava da yağmurlu, hiç bir iş yapma yan gel yat havası. Bizim ev de yan gelip yata yata bu hale geldi ya, o da ayrı mesele.
Ben kendimi salona kapatmış bulunmaktayım. İşte huzur...Dağınık ortamın insanda huzursuzluk yarattığı bilimsel bir gerçek. Eee dağınıklığa son verecek enerjimiz olmadığına göre evdeki tek kurtarılmış bölgeye kaçıyoruz. Salona...
Türkiye'de neden konutlar genellikle 3 oda 1 salon yapılır? Bizim gibi yaşayan diğer aileler yüzünden. Mimarlar bilmiyor mu canım oturma mekanı ile misafir mekanının aynı yer olabileceğini, açık mutfağın en ideal olduğunu, mutfağın yaşam alanı olmasını sağladığını. Hepsini gayet iyi biliyorlar. Ama adamlar interdisipliner çalışıyor demek ki; öncelikle antropoloji, sosyoloji ve psikoloji gibi bilimlerden destek alıyor olmalılar ki evlerimizin planı 3 oda, 1 salon. Mesela benim gibilerin psikolojisi bozuldukça evin dağınıklığından kaçacak yeri olsun diye. Adı üstünde salon, 3 oda, 1 salon. Salon özel, salon cici.
Ortalama bir ailede en az bir çocuk olsa odalardan biri çocuk odası, bir oda ebeveyn odasıdır. Bir oda da diğerlerinden biraz başka bir boyutlu, sokak kapısına yakın konumlanmış bir şekilde yapılır ki işte o da oturma odasıdır. İçine küçük bir takım koltuk, televizyon ünitesi gibi belli başlı her şey sığar. Salon ise devasa...Koltuklar, uzay mekiğinde yerçekimsiz ortamda etrafta uçuşuyormuş gibi birbirinden bağımsız durur da durur. Korkudan poponu koyamazsın o koltuklara bir yeri leke olacak diye, üzerlerine örtüler yaptırırsın. Salonda 20 sene dursa eskimez merak etmeyin.
''Tek bir mekanda hem misafir ağırlanıp hem de günlük yaşanamaz mı?'' diye tartışır dururuz ya. Aslında ben de ayrı odalar yapma taraftarı değildim. Ama birkaç sene önce kadınsal bir içgüdüyle olsa gerek bir oturma odası yapmalıyım fikrine kapıldım ve yaptım da. Aldım bir köşe takımı al sana oturma odası. Bir tarafına ben bir tarafına Engin uzanıyoruz akşamları, biri daha gelse yer yok. Köşe takımı, televizyon bir de biz her akşam koltuğun döşemesiyle özdeşleşerek doğadaki yaşamımıza devam ediyoruz. Ortadaki sehpa da nasibini alıyor tabi. Üzerindeki dergi, kitap, ilaç kutuları, mumluklar, bardak altlıkları, tarihi bir ayı geçmiş gazeteler ve benim bilumum el işlerim yüzünden çökme tehlikesiyle karşı karşıya.
Antropoloji bilimi de sağolsun, milletçe ortak huylarımızı nasıl da teapit ediyor;Türk kadını titizdir. Mutfağındaki koku eve yayılsın istemez, dağnıksa mutfağı görünsün istemez. Ama kendisi mutfakta vakit geçiriken evin diğer ahalisini unutur. Payşlaşımsız geçen saatler olarak kalır böylece mutfakta geçen saatler. Türk kadını misafirine çok özenir, en iyisini yapmaya çalışıır. O kadar ki kendi kullanmaya kıyamadığı yemek takımlarını hep misafirler kullanır. ''Aman efendim dost var düşman var, gelen gören ayıplamasın.'' Toplum içindeki tavırlarımız, yaşayışlarımız evimizi bile etkiliyor. Evin her yerini bok götürür salon pırıl pırıl, şu an bizim evde olduğu gibi.
Ama farkındaysanız şu an burası benim kaçış noktam. Psikoloji biliminin devreye girdiği yerdeyim şu an. dağınıklıktan huzursuzum, salona kaçıyorum.
Mimarlar diğer bilimlerden yararlanıyor olabilir demiştik ya işte salon ve oturma odasını da ayırmamızı sağlayan evleri bu yüzden yapıyorlar. Bu durumda çalışan kadın psikolojisiyle hareket ederek salon ve oturma odası ayrı iki mekan olarak düşünülmüş olmalı başka açıklaması yok. Evini temizleyemeyen hafta içi ölesiye dağıtan kadın hafta sonu ya da akşamları elaleme rezil olmasın diye herhalde. Zira şu an ki psikolojimi düşündüğümde böyle düşündüklerine eminim. Tam bir çaresizlik ve rezillik.
Gel gelelim bir de arkeoloji var bunu büyük ihtimalle mimarlar, mühendisler düşünememiştir ama eğitimini almam çok işime yarıyor. Çünkü evlerimiz öylesine dolu ki birşey ararken küçük bir kazı çalışması yapmam gerekebiliyor. Bu da benim şansım :))