Zuhal'in Müzesi

27 Mart 2010 Cumartesi

bir reklam...

İnternette gezinirken ''madam brownie''de  rastladığım bir yazı sonucu sitelerini keşfettim. Ürünleri çok şık olduğu için yazmadan geçemeyeceğim. Renk ve desen seçimlerinde çok başarılılar.Özellikle koku yastıkları... http://www.mani-fatura.blogspot.com'da/ ve bazı satış sitelerinde ürünlerini sergiliyorlar. Bu arada madam brownie de adıyla beni gördüğüm anda cezbetmiş bir online kadın dergisidir. Onu atlamayalım :))

Aslında eski pufları onararak işe başlamış iki arkadaştan oluluyor ''manifatura''.Eski pufları  elden geçirerek yeni yaşamlara kazandırıyorlar.Ayaklarını bir pufa uzatıp kim dergi okumak istemezki .Üstelik  de ''puf''son yıllarda dekorasyonda zirve yapmışken...

Yastıkları tamamen kişiye özel. Her türlü koltuğun üzerinde kendinizi bulduğunuz en az bir yastıkla oturma odalarınızı kişiselleştirerek şenlendirebilirsiniz. Koku yastıklarına ise söyleyecek söz bulamıyorum. Çekmecelerini açtığında hoş kokulu güzel birşeylerle karşılaşmak  isteyenlere...
















En Eski Buğday Türü Soli'de



Soli’de gün yüzüne çıkan tahıl örneklerinin sonuçları arkeoloji dünyasında heyecan uyandırdı.

DÜNYANIN ISLAH EDİLMİŞ EN ESKİ BUĞDAY TÜRÜ SOLİ’DE

Mersin’in Mezitli ilçesinde bulunan Soli-Pompeiopolis Antik Liman Kentinde, 2009 yılında yapılan kazılarda gün yüzüne çıkarılan ‘arpa, buğday ve mercimek’ örnekleri incelendi. İnceleme neticesinde buğday tanelerinin Neolitik Dönemde ıslah edilmiş olan ‘Çatal Siyez Buğdayı’ (Triticum Dicoccum) olduğu açıklandı.

Soli Pompeiopolis Antik Liman Kentini Koruma ve Tanıtma Derneği Genel Sekreteri Arkeolog Cem Cıvaoğlu, antik kentte 2009 yılı kazılarında gün yüzüne çıkarılan tahıl örneklerinin inceleme sonuçlarını açıkladı.

Her yıl yaz aylarında gerçekleşen kazıların Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Remzi Yağcı’nın başkanlığında yürütüldüğünü hatırlatan Cem Cıvaoğlu, Soli’nin farklı uygarlıklara ait yaşam evrelerinin bir arada incelenebildiği, zengin bilimsel verilerin elde edildiği önemli bir antik kent olduğunu vurguladı.

Geçtiğimiz yıl Soli Höyüğün bilinen en erken dönemine ait olan ve M.Ö. 15. yüzyıla tarihlenen ‘Hitit İmparatorluk Çağı’ tabakalarında yapılan kazı çalışmalarında bulunan tahıl örneklerinin, Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Emel Oybak tarafından incelendiğini belirten Cıvaoğlu, “Yapılan inceleme neticesinde, buluntuların ‘Çatal Siyez Buğdayı’ (Triticum Dicoccum), ‘Kabuklu Arpa’ (Hordeum Vulgare) ve ‘Mercimek’ (Lens Culinaris) olduğu belirlendi” dedi.

M.Ö. 15. Yüzyıl Hitit Çağı’na ait tabakada, bir mutfak ya da silo olduğu düşünülen bölümde açığa çıkarılan tahıl örneklerinin yanmış halde bulunduğunu anımsatan Cem Cıvaoğlu, “Hacettepe Üniversite Biyoloji Bölümü’nün raporuna göre Soli’de ortaya çıkan buğday, literatürde adı (Triticum Dicoccum) olarak geçen bir tür. Ülkemizde ‘Çatal Siyez Buğdayı’ olarak da bilinen bu tür, insanoğlunun yüz binlerce yıl doğaya bağlı yaşamdan, doğaya hakim yaşama geçişte ıslah ettiği en eski tahıl ürünlerinden biri. ‘Neolitikleşme’ olarak da tanımlayabileceğimiz bu süreç, insanın doğa, kültür ve teknoloji ile etkileşerek ‘üretime geçiş’ evresinin adeta kilit taşı” diye konuştu.

Cem Cıvaoğlu, ele geçen diğer tahıl olan arpa türünün, günümüzde daha çok malt ve yem olarak kullanılıyor olsa da, 20 bin yıla yakın bir süredir insanoğlunun tükettiği bir besin olduğunu, keza mercimeğin de yüzyıllardan beri sofraların vazgeçilmez bir parçası olduğunu kaydetti. Cıvaoğlu, “Yeni ortaya çıkan tahıl örneklerini, daha önceki yıllarda bulduğumuz örneklerle birlikte değerlendirdiğimizde, Soli’de tarımsal üretimin yaygın ve çeşitli olduğunu söyleyebiliriz. Soli, her ne kadar bir liman ve ticaret kenti olsa da, geniş ve verimli arazilerinde önemli bir tarımsal üretim söz konusuydu. Sayın Prof. Dr. Remzi Yağcı Başkanlığında yürütülen kazılarımızın önümüzdeki yıllarda kentimiz tarihine ışık tutmaya devam edeceğine inanıyor, kentimiz adına Sayın hocamıza ve ekibine bir kez daha teşekkür ediyoruz” dedi.
             
                                                                    Kaynak

15 Mart 2010 Pazartesi

Bagaj Etiketi

Tam anneme göre bir fkir...Yıllardır yolculuk yaptığımız için  valizlerimiz karışacak ya da kaybolacak diye çok korkar. Bu yüzden çeşitli önlemler alır. Hatta şu an eşimle beraber kullandığımız valizde bile annemin bir düğümle iliştirdiği kırmızı ipler mevcut. Ne zaman taktığını hatırlamıyorum bile, yıllardır üstünde durur. Ben de çıkartmıyorum. Kolayıma geliyor. Zaten Türkiye'nin % 80'i o valizin aynısından kullanıyor. Çekçekli, siyah, büyük boy...

Bu resimleri görünce de hemen aklıma annem geldi. Hiç olmazsa estetik birşeyler yapsın...Değil mi ama...Olası karışıklıkları önlemek için pvc kaplatıp  adınızı ve belki telefon numaranızı yazabilirsiniz üzerine.






burada rastladım.

13 Mart 2010 Cumartesi

Sıradışı bir iki eşya...

Acaba bu ciğerler sağlıklı mı?Bir doktor görüşü şart...

Ciğerleri bilmem ama fikir oldukça sağlam...


Bunun içinse ben fikir yürütebilirim uzman olarak...

Antik dönemde aydınlatma için  kullanılan yağ kandili benzetmesi bir mumluk bu...Halka kulplu...

burada rastladım.

Şarap Mantarından Kapı Süsü - Çelenk

Şarap içmeyi seviyorsak mantarları biriktirelim lütfen... Zira aşağıda bahsedeceğim uygulama için çok sayıda mantar gerekli. Hatta kendi içtikleriniz yetmeyebilir...Özellikle de akşamdan akşama içmiyorsanız. :)) O yüzden birkaç restaurantdan yardım isteyip mantarları sizin için  biriktirmelerini isteyebilirsiniz.


Ardından yapmanız gerekenler çok kolay... 

Geriye simit şeklinde kesilmiş bir ahşap parçasına sıcak silikonla mantarları yapıştırmak kalıyor. Üzerini şeffaf kurdele ya da boncuklarla süslemek zevkinize kalmış...






10 Mart 2010 Çarşamba

Alice çıksa da biz girsek...

Çocukken bazı masal kitapları popülerdi. ''Alice harikalar diyarında'' da bunlardan biri...

Alice bir kapıdan geçer ve çok güzel bir yere ulaşırdı. Bu yer yeşil, mavi, kırmızı artık Allah ne verdiyse her rengi barındıran bir cennetti. Ya da ben öyle hayal etmiştim. Hala da öyle hatırlıyorum.  Aslında doğru hatırladığımdan bile emin değilim. Neyse... bu dert değil şimdi.

Ben, Alice o kapıdan geçer geçmez kitabı elimden bırakırdım. Çünkü ben daha o güzelliği görünce kalakalırdım. Artık ne hayal ediyorsam. :))Zannediyorum benim gittiğim yer Alice'inkinden biraz farklıydı. :))

Hala  kitap okurken aynı tavırdayım. Hayale dalmak gerekiyorsa kitabı elimden bırakır 3 gün hayal kurarım. Hayalimdeki görüntüyle içimi doldurmadan kitaba geri dönemem.

Gece gece bundan size ne değil mi ?  :P

Şimdi günümüz sinemasına da  uyarlandı bizim Alice... Aldı başını yürüdü...Hey gidi koca Alice... Nerdeeennn nereye...  :))

Değerini bilmişmiydi Alice o bahçenin?  Hiç hatırlamıyorum.
...
Tema: Alice çıksa da biz girsek içeri...

9 Mart 2010 Salı

Taş Kolye

Tamamen özgün bir tasarım olan bu kolye ucu mesleğimiz olan arkeoloji camiasından çıkma, büyük olasılıkla güneşin beyinleri erittiği kadar sıcak  zamanlarda ortaya çıkmış bir tasarımdır. Malzeme olarak çakıl taşı ve tel kullanılmış ama o tellerin taşa nasıl geçirildiği tarafımdan anlaşılamamıştır. Kazılarda böyle icatlar çıkar. ''Elimde biraz tel biraz taş var boş durmayayım şu güneşin altında, başka işimde yok birşeylerle oyalanayım'' dersiniz ve sonuç mükemmel olur. Bunu yapan da büyük ihtimalle kazı ekibinden değil de kazıya geçici katılan kazı komiseri ya da başka biri olmalı. Yoksa ekip üyelerinin nerdeee böyle şeylerle uğraşacak zamanları... Çalışmadıkları saatlerde arkeologlar, ya içer ya da uyur. Kendimdem biliyorum. :))

Bu parça da kolye ucu olarak yapılmış.Şimdi hangi kazıda kimin tarafından yapıldığını bilmiyorum. Ege de bir yerlerdi sanırım, Ablamda  buldum, ona da bir arkadaşı vermişti.

8 Mart 2010 Pazartesi

2010 Oscar Ödülleri

Oscar ödülleri sahiplerini buldu, 6 dalda birden Oscar ödülü almayı başaran The Hurt Locker, 4 ödül alabilen Avatar'ı geçerek en iyi film seçilmeyi başardı. Kadınlar gününde en iyi yönetmen ödülü de bir kadına verildi.

Sinema dünyasının en önemli ödülleri Oscarlar, Hollywood'da düzenlenen bir törenle sahiplerini buluyor. Oscar 2010 ödülleri için sinema dünyası ve Hollywood'un en ünlü yıldızları Kodak sinemasında düzenlenen tören için kırmızı halıdan geçerek kameralar önünde boy gösterdi.

Oscar 2010 ödülleri için "Avatar" ve "Hurt Locker" gibi filmler başlıca adaylar olarak yarışırken, bu yıl ilk kez 10 filmin birden aday gösterilmesi, rekabet ve seçimi daha da güç hale getirdi. En iyi erkek ve kadın oyuncu Oscarları ise yine her yıl olduğu gibi kıyasıya rekabete neden oldu. Başlıca rekabet en iyi erkek Oscarı alanında George Clooney ve Jeff Bridges arasında beklenirken, en iyi kadın oyuncu alanında ise Sandra Bullock ve Meryl Streep başlıca rakiplerdi.

Sinema ve magazin dünyasının en önemli olaylarından Oscar 2010 ödülleri, film dünyası kadar özellikle ünlü aktrislerin giydikleri kıyafetle de yine magazin basınına konu oldu.

2010 Oscar ödüllerini kazananlar

En iyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında Oscar'ı alan isim "Christoph Waltz (Inglourious Basterds)" oldu.

Orjinal Senaryo dalında Oscar kazanan film "The Hurt Locker (Mark Boal) " oldu.

Uyarlama Senaryo dalında Oscar'ın sahibi Precious ile Geoffrey Flesher'in oldu.

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Precious'daki rolüyle Mo'Nique.

En İyi Kostüm dalında daha önce iki kez ödül alan Sandy Powell bunlara bir yenisi The Young Victorya ile ekledi.

En İyi Ses Montaj ve Kurgu'unda The Hurt Locker 3 ödülü birden kaptı.

En İyi Görüntü Yönetmeni dalında Oscar'ı İlk kez Oscar adaylığı olan "Mauro Fiore (Avatar)" aldı.

En İyi Film Müziği dalında ise ödüle layık görülen isim ilk kez Oscar adaylığı olan Michael Giacchino (Up) oldu.

Sıradışı Göresel Efektler dalında en iyi bulunan film Star Trek'i geçerek Avatar oldu. Ve bize şu güzel cümleyi kazandırdı "En iyi hayat, yarattığınız hayattır."

En iyi Belgesel Ödülü, The Cove (Louie Psihoyos)

En iyi Yabancı Film Oscar Ödülü, Arjantin filmi El Secreto de sus Ojos'un.

En iyi Erkek Oyuncu ödülü Crazy Heart filmindeki rolü ile Jeff Bridges'in oldu.

En iyi Kadın Oyuncu ödülü The Blind Side filmindeki performansı ile Sandra Bullock'a verildi.

En İyi Yönetmen ödülü The Hurt Locker filmindeki performansı ile Kathryn Bigelow'a verildi.

Link

7 Mart 2010 Pazar

Gipür Dantelli Kolye

Yapımı böylesine basit ama görünümü oldukça şık takıları çok seviyorum. Salıncaktaikikisi.com'da rastladım ve hemen ardından paylaşıyorum. Unutmamam lazım çünkü bu  modeli.  En kısa zamanda da yapmalıyım. En kısa zamanda yapmam gereken ne çok şey var ama yapan yok... Amaaannn yaparım bir ara işte...Siyah daima favorim bu arada...

Annemde ne çok vardır eski gipürlü perde falan...Hıımmmm :))

                                                       Link

6 Mart 2010 Cumartesi

Shoeport - Ayakkabı Düzenleyici

Güzel icatlardan bir tane daha...Kim düşünmüşse çok iyi yapmış...

Bir kutuda 5 adet olarak satılan shoeport siyah, beyaz ve bej renklerinde satışa sunuluyor. Bay ve bayan boyu olmak üzere iki boyda. Üst üste koyarak düzen sağladığı için kullanım alanının kapasitesini ikiye katlıyor.

Neden hala almıyoruz ki bundan...Ne bekliyoruz... Ayakkabılar hiçbir yere sığmıyor işte...


                                            
                                                                            Link

3 Mart 2010 Çarşamba

Eyvah Eyvah...


Senaryo: Ata Demirer
Yönetmen: Hakan Algül
Müzikler: Serkan Çağrı ve Fahir Atakoğlu

Hüseyin Badem: Ata Demirer'in canlandırıyor. Klarnetçi, meraklı ve hayvansever delikanlı, İşgüzar Hüseyin Badem dedesi ve ninesiyle birlikte Çanakkale, Geyikli'de yaşar.

Firuzan: Demet Akbağ canlandırıyor. Yeteneği patlamak üzere olan cilveli ama delikanlı şarkıcı.

Geyikli'de kendi halinde bir hayat süren Hüseyin Badem bir gün öldü zannettiği babasının yaşadığını öğrenir ve onu bulmak için İstanbul'a gider.Bu arada tanıştığı, şarkıcı Firuzan kendisine yardım eder. Ama komik talihsizlikler peşlerini bırakmaz.


Özellikle filmin girişinde Ata Demirer'in söylediği parçadaki performansı çok eğlenceliydi.

Son zamanaların en eğlenceli filmlerinden biri bence. Büyük keyifle izledim.

Renkli Paspas

Can sıkıntısı başa bela...Evdeki tüm eski merserize ipleri taplayıp sırf can sıkıntısından yuvarlayıp kalın tığla, sık iğne örmeye başladım. Gerisi kendiliğnden geldi. Sadece örmek istedim işte...Başlarken belli bir amacım yoktu. Sonuç mu?   Paspas...

Banyo paspası...

Ama renkleri çok tatlı değil mi?  :))


1 Mart 2010 Pazartesi

Ahşap Boyama Kutu

Dekupaj tekniğiyle yapılan bu kutunun zemini önce sarıya boyandı. Daha sonra kenarlarına turuncu boyayla sarı zeminlere ise asetonla ıslatılmış pamukla ara ara silinerek eskitme havası verildi. Kutunun kapağına antik mısır  figürlerini içeren  resim yapıştırıldı veeee en son tabi ki verniklendi...

Önce çikolata kutusu olarak düşümdüm ama evde çikolatayı çok fazla barındıramadığım (mideye çok hızlı iniş yapıyor) için bu kutunun da içi zamanla ıvır zıvır doldu.